24 Kasım 2013 Pazar

Ormanda hayat var!

Oryantirinig kelimesini ilk defa üniversiteyi kazandığımda duymuştum. Sınav sonuçları açıklanıp da okul belli olduktan sonra kayıt yaptırmaya geldik İstanbul'a. Kayıt sırasında dediler ki "Okul şu tarihte açılıyor, 1 hafta öncesinde ise 3 günlük orienteering programı var".

Liseden aynı okulu kazandığım arkadaşımla bindik otobüse geldik 1 hafta öncesinde "orienteering" e katılmak için.

Okul bittikten sonra da oryantiring diye bir şey duydum. Bizim okul biraz havalıydı, İngilizce yazıp çiziyordu, ama oryantingciler o kadar havalı değildi, Türkçe telaffuzuyla yazıyorlardı. Ama ben kelimeyi görür görmez tanıdım. "Aaaa ben biliyorum bu işi, demek Belgrad Ormanı' nda ormanı tanıtacaklar" dedim. Araştırmaya da devam ettim.

Araştırmalarım sonucu öğrendim ki oryantiring bir hedef bulma oyunuymuş, amaç ormanı tanıtım turu falan değilmiş yani. Özel hazırlanmış bir harita ve bir pusula ile yönünü bulmaya çalışıyorsun, haritada belirtilmiş hedeflere sırasıyla uğrayıp bitiş noktasına varmaya çalışıyorsun. Hedeflere doğru sırada uğraman gerekiyor, aynı zamanda süreye karşı da yarışıyorsun.

Kulağa oldukça eğlenceli ve macera dolu geliyordu. O dönemde çok istedim ancak lojistik problemlerden dolayı mümkün olamadı. Sonra unutmuşum. Taaaa ki geçen pazara kadar.

Pazar akşamı, evde miskinlik yapıyoruz. Ben şeker patlatıyorum, beyimin de elinde kumanda zap yapıyor. Şimdi kumanda benim elimde olsa gideceğim kanallar bellidir, beyim ise spor kanalları ile belgesel kanalları arasında gezinir. Geçen hafta hem liglerin tatil olması hem de kumandanın benim elimde olmamasıyla kader ağlarını örmeye başlamış, haberimiz yok.

İz Tv' yi açtı kendisi. Bir belgesel var, "İstanbul 5 Days". Benim de gözüm takıldı, "oryantiring yapıyorlar galiba" dedim. Beyim de bir çok insan gibi hiç duymamış, kısaca bahsettim. Onun da ilgisini çekti, yapar mıyız yaparız, en azından deneriz dedik. Hemen internette araştırmaya başladık ve İstanbul Orienteering Grubu (İOG) sayfasını bulduk.

Her pazar günü Belgrad Ormanı'nın farklı bir bölgesinde toplanıp antrenman yapıyorlarmış ve yeni başlayanlar da katılabiliyormuş. Hemen kayıt olduk ve pazar gününü beklemeye başladık.

Ben çok heyecanlıydım açıkçası, acaba yapabilecek miyiz, ormanda başımıza bir iş gelir mi diye düşündüm durdum. Cumartesi günü düdük bile aradım, boynuma takayım da kaybolursam çalarım diye, bulamadım. Bu sabah 7'de kalktık, yollara düştük, 8:30'da Kömürcü Bendi'ndeki buluşma yerine vardık. Toplanma 9'da, çıkışlar 9:30'da başlıyordu ama benim ısrarlarım sonucu 1 saat öncesinde vararak, hazır ve nazır, heves ve heyecanla beklemeye başladık.

Beklerken başkaları da gelmeye başladı, herkes o kadar profesyonel görünüyordu ki gözüm korktu doğrusu. Biz ve bizim gibi yeni başlayan 5-6 kişiye bir eğitim verildi, harita okuma konusunda. Sonra kaydımızı yaptırdık ve başlangıç parkurundan ormana daldık. 

Bir gaz başladık koşmaya, haritaya bakıyoruz, "sağda bir patika görmemiz lazım" diyerek koştuk, yürüdük, koştuk. Patika falan yok. En iyisi dönüp baştan başlamak dedik, geri koşmaya başladık. Tekrar başlangıç noktasına döndük, ancak bu arada 15 dakika kadar zaman kaybettik. Bu sefer yoldan değil de ağaçların arasından vurduk kendimizi yukarı doğru, ilk hedefi bulduk.

Hedefin orada haritayı anlamaya çalıştık, meğer biz o patikayı geçmişiz. Çünkü patika denince bir yol aradı gözlerimiz. Fakat yapraklar her yeri kapladığı için yol, patika, yeşil alan vs hiç bir şeyi ayırt edememişiz. İkinci hedefte de zorlandık ama sonra alıştık 3, 4 ve 5. hedefleri daha kolay bulduk.

Finişe vardık, süremizi kaydettirdik. Parkuru 57 dakikada bitirmişiz. Ben sonuçtan memnunum zira finişe varabileceğimizden bile şüpheliydim. Zaten ben parkur boyunca "ay ne güzel çiçek, aaa bu nasıl mantar böyle" modunda olduğum için süreden yana ümidim yoktu. (bu arada bugün hayatımda ilk defa pembe/mor bir mantar gördüm)

kuru yapraklar arasında açmış bir çiçek


Bitiş masasındaki görevli ve diğer katılımcılarla biraz sohbet ettik, önerilerini aldık. Bir üst parkura çıkmak için başlangıç parkurunu 30 dk altında tamamlama  seviyesine gelmemizi tavsiye ettiler. Yine de bize bir üst seviyedeki parkurun haritasını verdiler ve deneme amaçlı bu parkura çıkmamızı önerdiler. Biz de ikinci parkurumuza çıktık, bu sefer daha iyiydik, daha az zorlandık. Bu parkurda 7 hedef vardı, yorulduğumuz için bir tanesine uğramadık. Ama yine de görece daha iyi bir sürede bitirdik.

Sonuç olarak çok keyifli bir gün geçirdik, devam edeceğiz. Başlıkta ormanda hayat var derken şaka yapmıyorum, sabahın o saatinde orman tıklım tıklımdı. Turumuz sırasında koşu yapanlar, bisiklete binenler, mantar toplayanlar gördük. Oryantiring yapan bir de aile gördük, küçük çocuklarını sırtlarında taşıyorlardı. Teeee Küçükçekmece'den bir okulun öğrencileri gelmiş, oryantiring eğitimi alıyordu.

Bu arada oryantiring konusunda internette araştırma yaparken geocaching diye bir oyuna denk geldik. Bunun mantığı da GPS vasıtasıyla çeşitli yerlerde saklanmış kutuları bulmak. Dünya çapında bir oyun, her ülkede oyananabiliyor. Bu da çok ilgimizi çekti, bu oyuna da katılmaya karar verdik. Resmi geocaching sitesine buradan ulaşabilirsiniz ya da bu işe gönül vermiş Özgehan Omağ'ın blogunu buradan inceleyebilirisiniz.

Çok uzattım ama bitirmeden bir de itirafta bulunacağım. Bugün Belgrad Ormanları'ında bir taraftan koşup bir taraftan da "ay akşamdan ışıktır, yaylalar yaylalar....." diye şarkı söyleyen de bendim. :)

bugünkü haritalarımız



2 yorum:

  1. Harita okumak cetrefilli is belli ama gercekten eglenceliymis gibi geliyor kulaga..nedense bana ilk anda aclik oyunlarini cagristirdi bu oryantiring. tamam kimse kimseyi oldurmuyor ama bir ormanda tanimadigin insanlarla yarismak falan..imza: fantastik takipci

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tabi ormana aç susuz çıkarsan benzeyebilir cicim, ama kimse kimsenin canına kast etmiyor, aksine herkes centilmen ve yardımsever

      Sil