11 Haziran 2014 Çarşamba

Armudun sapı, üzümün çöpü, tepemin tası

Çok kolay atıyor.

Tepemin tası diyorum. Çok kolay atıyor.

Bu ülkede yaşayıp da tasını tutabilen varsa helal olsun zaten. Ben tutamıyorum.

Son günlerde takıldığım 3 konu var, paylaşayım dedim:

İlki vergi affı konusu. Ben maaşımdan vergi veriyorum üstüne bir de arabam, evim, yediğim, içtiğim, s.çtığım, nefes aldığım için bir daha vergi ödüyorum. Bir kısım şerefsizlerse (tepemin tası öyle bir attı ki anlayın) benim sırtımdan geçinip sonra da affediliyor.

Şimdi adalet felsefesine falan girecek değilim de bazen ceza sisteminin ıslah etmek için değil bedel ödetmek için olması gerektiğine inanmaya daha yakın oluyorum. Yoksa hiç bir caydırıcılığı falan olmuyor, işte biz enayiler de tepemizin tasıyla uğraşıp duruyoruz.

İkinci konu geçtiğimiz günlerde gazetelerde yer bulan bir cinayet meselesi. Evli bir adam evli bir kadınla ilişkiye giriyor, sonra bu kadın başka bir adamla sevgili oldu diye birinci adam bu diğer adamı öldürüyor. Buraya kadar olan üzücü ama Brezilya dizisi kıvamında. Bundan sonrasında ise birinci adamın dekan olan karısı istifa ettiriliyor "yaşadıkları nedeniyle idare yeteneği etkilenmiştir" diye.

Bu hikayede roller değişmiş olsaydı aldatılan kişi kadın değil de adam olsaydı yine "idarecilik yeteneği etkilenmiş" kisvesi altında istifaya zorlanır mıydı?

Hiç sanmıyorum işte bu yüzden de tepemin tası atıyor. Adam kadını öldürür, ağır tahrikten indirim alır, görevini devam ettirir, bir de namusunu temizledi diye "delikanlı adam" katına yükselirdi.

Cinsiyet ayrımcılığının had safhada olduğu bu ülkede kadın olmak çok zor. Gazetede bu haberi görüp gaza geldikten sonra, bir de okuduğum kitapta da şu satırlara denk gelmeyeyim mi: "Bir kadının kendine ait mesleği, parası ve hayatı olabileceği, hayatını sevdiği bir mesleğe, felsefeye, matematiğe ya da şiire adayabileceği düşüncesi, Türkiye'de Kaf Dağı' nın gerçekte var olmasından çok daha ütopikti."

Valla öyle, billa öyle.

Üçüncü ve son konuysa havaların ısınmasıyla yine gazetelerde yer bulmaya başlayan "İngiliz kız-Türk garson, büyük aşk yaşadı, garson evli çıktı, kız kandırıldı, aman dikkat" haberleri. İngiliz kız lafın gelişi, herhangi bir Avrupa ülkesi de olabilir.

Öfff tamam biliyorum, gazetede yer kaplasın diye yazılan haberler, haber bile değil ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Sarah ile Musa'yı hatırlamıyor musunuz mesela.

Neyse buradan İngiliz kızlarına uyarı yapmak istiyorum, kadın dayanışması neticede: bacım, ülkemize gelin; deniz, güneş, rakı, şiş kebap ooooh mis gibi tatil yapın. Yaz aşkı da bulun, ama anlayın artık yahu, bu yağız delikanlılar vize derdini aşmanın kısa yolunu arıyor, kanmayın işte. Kendi saflığınızdan dolayı hem üzülüyorsunuz, hem ülkemizin kötü reklamını yapıyorsunuz, ayıp oluyor.

Şimdi bu uyarıyı İngilizce de yazacam, gülenler gülsün, umrumda değil. Sorumlu bir vatandaş ve kadın olarak hem ülkemi korumayı hem de hemcinslerimi uyarmayı görev sayarım:

Dear English ladies planning a vacation in Turkey,
Come to Turkey. Enjoy the warm sea, sand, beautiful weather, delicious food, raki, kebap and so on. Have fun! Find a summer love. BUT be aware. It is only summer love, an affair, just another frog on your way to your prince on the white horse. Don't be delusional. As Turkish citizens, we do not want to read another story on the papers telling how you were deceived by a Turkish waiter, who was already married to another woman.

Ben uyarımı yaptım, içim rahat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder