16 Temmuz 2014 Çarşamba

Ada sahillerinde bekliyoruuuuuum

Bir önceki yazıda bahsettiğim seyyahlık ruhu bende de varmış galiba ve yavaş yavaş yüzeye çıkyor. Yani en azından işaretlerini veriyor.

Olaylar şöyle gelişti:

Geçtiğimiz hafta sonu sıcaklardan da bunalarak adalara denize girmeye gidelim dedik ve en yakın arkadaşlarımdan biriyle (ki bundan sonra kendisinden hamarat sarışın diye bahsedeceğim, bir de hamarat olmayan arkadaşım var, ondan da sonra bahsederim) Burgaz Ada'ya gitmek için cumartesi sabahı Bostancı İskelesi'nde buluşmak üzere sözleştik. Vapuru beklerken benim hamarat sarışın "Aslında Kınalı'nın plajı daha güzelmiş diye duydum" dedi.

Ve ben kabul ettim. Plaj gerçekten var mıdır, nasıldır, nerededir araştırmadan kabul ettim. Sonunu düşünen kahraman olamaz dedim kabul ettim. "Seyyah olacam ben" dedim kabul ettim.

Uzuuuun ama keyifli bir vapur seyahatinden sonra Kınalıada'ya vardık.

bir martıyı kadrajda yakalamak çok zormuş, öğrendim
Vapurdan indikten sonra hemen iskelenin sağ tarafında bir plaj vardı ama girmedik. Önce sabah kahvelerimizi içelim, hem bilgi alalım, hem de ortamı bir izleyelim diyerek bir pastaneye oturduk ve garsona sorduk "Bu adada denize girilecek en güzel yer neresidir?" İskeleye yüzünü dönünce sağ tarafı tarif etti.

Kahvelerimizi içtikten sonra söylediği tarafa doğru yürümeye başladık. Sahil boyunca artık ıssızlaşmaya başlayana kadar yürüdük. Gerçekten de yol boyunca plaj adı altında şezlonglar dizilmiş yerler vardı. Giriş ücretinin 10 tl olduğu bu plajlarda duş ya da wc bulunmuyor. Konuştuğumuz görevlilerden bir tanesi giriş ücretini belediyenin belirlediğini, Pazar günleri 20 tl'ye çıktığını ve yine belediyenin duş konmasını yasakladığını söyledi. Ben ablanın yalancısıyım. Kabin konusunu ise dört tarafına perde gerilmiş bir düzenekle çözmüşler ve kabinin her kullanımı ücrete tabi; 1 tl.

Yeme içme konusunu ise plajların hemen arkasında bulunan çarşıdaki kafe, restoran, bakkallarla hallediyorsunuz.

Sahil şeridinin sonuna doğru ise kendi plajı bulunan Teos Boncuk isimli bir restoran bulunuyor. Burası bir balık restoranı, afişlerden görüldüğü kadarıyla geceleri de canlı müzik, parti konseptine geçiyor.

Sahilin bu kısmını beğenmedik. Vapur iskelesinin yan tarafında yer alan ve duş, wc, kabin, tavla, okey, kafe gibi imkanlarla "her şey dahil" konseptinde (benim değil, kendi tanımları) 15 tl'ye hizmet veren plajı da iskeleye o kadar yakın olması sebebiyle beğenmedik.

Son olarak vapur çıkışında elimize broşürü tutuşturulan Kumluk Plajı seçeneği kaldı. Vapur iskelesinin az ilerisinden ücretsiz motor servisleri varmış. Bari buraya gidelim dedik. Motorun kalktığı yere gittik, çocuk demez mi servis şimdi gitti, o yolcuları bırakıp, geri dönüp tekrar dolması yarım saati bulur.

Engin yaşam tecrübelerimden öğrendiğim kadarıyla, bir satıcı sana herhangi bir şeyin olması "yarım saati bulur" diyorsa en az 1 saati gözden çıkarmak gerekir. Vazgeçeceğimizi anlayan çocuk "ben size yolu tarif ederim, isterseniz yürüyerek gidebilirsiniz, zaten yokuş yok, düz yol, 10 dakikada gidersiniz" dedi. Bu noktada engin hayat tecrübelerimizi bir kenara bırakıp "hem adayı görmüş olur hem de spor yapmış oluruz, yürüyelim bari" dedik.

Sahile paralel arka sokaktan, gölgeler içinde, güzel evleri görerek yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüşten sonra ada kulübünün hemen yanında olan Kumluk Plajı'na ulaştık. Söylemeye gerek yok, kulübe "üye olmayanlar giremez"."Yokuş yok" kısmı yalan, ama az eğim var denebilir.

Burası diğer gördüğümüz yerlere göre daha derli toplu, temiz görünen bir plajdı, zaten yorulduğumuz için de kalmaya karar verdik. Yaklaşık yarım saat dinlendikten sonra kendimizi denize attık ve yukarıda "gelmesi yarım saati bulur" denilen motor bir denize girdikten 15 dakika kadar sonra geldi.

Yani 20 dakika yürüme, 30 dakika dinlenme, 15 dakika deniz sefası toplam 65 dakika kadar sonra. Saçlarım beyazlayınca gönül rahatlığıyla "biz bu saçları değirmende ağartmadık koçum" diyebilirim.

Bu plaja giriş 20 tl, yani aslında motor servisi ücretsiz değil. Çok fazla seçeneğin olmadığı ancak pahallı bir restoranı var, üstelik menüdeki her şey gerek sunum gerek lezzet olarak çok sıradan. Hatırımda kalan fiyatlar şöyle: köfte 30 tl, patates 10 tl, kalamar 20 tl, küçük su 1,5 tl, çay 2 tl, bira 10 tl.

restorandan görünüm

Denize gelecek olursak, adanın hiç bir plajında, adı Kumluk olan da dahil olmak üzere, kum yok. Her yer taşlık ve de yosunlu. Müthiş öngörümle deniz ayakkabılarımı yanıma almış olduğum için problem yaşamadım.

Su kötü değildi, zaten belli bir ısıya sahip, belli bir tuzluluk oranında, belli miktarda iyot içeren ve temiz olan her türlü su birikintisi makbuldur.

1996 yılından beri İstanbul'da ikamet etmeme rağmen ilk defa adada denize girmeye gittim. Bırak denize kıyısı olmayı, içinden deniz geçen bir şehirde yaşayıp da denizden bu kadar uzak olmak da benim tembelliğim, üşengeçliğimdir sanırım. Bundan sonra giderim herhalde.

Kınalıada'ya denize girmeye gitmek isteyenler için de umarım faydalı olur yazdıklarım.

dönüş yolu, bıraktığım en güzel iz

2 yorum:

  1. Bu deneyimden sonra kimse adalara gitmek istemez bence. Kelle basi para toplayip hicbir hizmet sunmayarak insanlari geldikleri gibi geri gonderme politikasi uyguluyorlar sanirim. Neyse bir laf vardi koyunun olmadigi yerde keciye abdurrahman celebi derler diye..imza:koyunlar diyarindan bir takipci:))

    YanıtlaSil
  2. Hiç bir hizmet demeyelim ama çok paraya yetersiz hizmet vardı. Yine de deniz güzel bi şey.

    YanıtlaSil