8 Eylül 2014 Pazartesi

Midilli Adası vol 1

O kadar heyecanla bekleyip, gün sayıp, hayaller kurduğumuz tatilimiz geldiiiiiii ve geçti. Şıp diye bitti. Gözümüzü açtık yola çıktık, kapadık evdeydik.

Adaletsiz dünya.

Amaaan neyse şikayetle başladım, kesiyorum. Tatil güzeldi, ben ona odaklanayım.

İki haftalık planımızın ilk haftasında yazlığı şenlendirdikten sonra 4 günlük komşu ziyaretine Midilli'ye geçtik.

Ayvalık'tan Midilli'ye gitmek için iki seçenek var, feribot ve deniz otobüsü. Şimdi isimlerini doğru mu yazdım emin değilim ama şöyle özetleyeyim feribot yavaş, deniz otobüsü daha hızlı gidiyor. 2014 yaz fiyatları feribot için bir kişi gidiş dönüş 25 euro (bu internet fiyatı, Ayvalık'ta acenteden alırsanız 30 euro); deniz otobüsü 32 euro (acenteden alınırsa 35 euro).

Deniz otobüsü de ışık hızıyla gitmiyor ancak yaklaşık 45 dakika (biraz daha az olabilir) erken varıyor. Bunun yolculuk süresinden kazandırmasından daha avantajlı tarafı pasaport kontrol süresinden kazandırması.

Çünkü Ayvalık - Midilli yolculuklarının organizasyonu tam bir Türk - Yunan iş birliği. Ülkemizdeki devlet dairelerindeki nizam, zaman yönetimi, verimlilik konularını falan bir düşünün, şimdi bunları ikiyle çarpın. Yunan kardeşlerimiz de tıpkı bizim gibi.

Bu nedenle ne kadar erken giderseniz, pasaport kontrol sırasında o kadar az vakit geçirirsiniz, bu da benden Midilli seyahati yapacaklara ipucu olsun.

Daha önceki yazılarımı okuyanlar "seyyah olcam ben işte, gönlümün götürdüğü yere gidicem" diye kendimi paraladığımı bilirler. Bundan kelli bu Midilli seyahatimiz için ne bir otel, ne bir araba ayarladım, ne bir gezi planı yaptım. Seyahat adına yaptığım tek hazırlık biraz sirtaki çalışmaktı, onu da sergileyecek ortam bulamadım.

(Hadi itiraf ediyorum, yine dayanamayıp bir kaç araba kiralama şirketine mail atıp pazar araştırması mahiyetinde fiyat teklifi istedim. Ama sonuçta bir organizasyon yapmadım.)

Neyse biz seyyah seyyah indik Midilli limanına. İşte altın değerinde başka bir tavsiye: yüksek sezonda seyyahlık yapmaya kalkmayın, adam gibi önceden organizasyonunuzu yapın yoksa bizim gibi külüstür bir arabaya maille aldığın teklifin % 50 daha fazlası fiyatla talim edersiniz.

Limanın hemen karşısındaki caddede sıralanmış araba kiralama şirketlerinin hepsini gezdik ve sadece bir tanesinde müsait araba bulabildik. Kazıklandık ama olsun, moralimiz bozulmadı.

işte bizim küheylan

Neyse atladık küheylana, çıktık yola. Hedef adanın en kuzeyindeki tatil beldesi Molivos.

Yol üstünde kahve molasıyla, güle oynaya 2 saatten fazla bir yolculukla Molivos'a vardık. Cesur seyyahlar olarak konaklama organizasyonu da yapmadığımızdan varır varmaz otel aramaya başladık.

Molivos'un girişinde büyük bir otopark var, ücretsiz, kasabanın içinde araç kullanımı kısıtlı, bir çok yer trafiğe kapalı. O yüzden sizin de yolunuz düşerse bu otoparka arabınızı bırakın.

molivos'un uzaktan görünüşü

Hemen deniz kenarından başlayarak kasabayı teftişe başladık, ne nerdeymiş, nerede kalalım diyerekten. Bir tepeden aşağı denize doğru kurulmuş kasabada genel olarak pansiyonlar yukarılarda, deniz kenarında ise oteller var. Araba çıkmayan tepelere çantalarımızla yürümeye üşendiğimiz ve deniz kenarı restoran, barlar açısından daha hareketli olduğu için aşağıda kalmaya karar verdik.

Bu sefer de otellerden fiyat alarak ikinci turumuza başladık. Denize sıfır otellerde iki kişilik odaların gecelik fiyatları 60 euro idi. Biz ise bir arka sokakta Adonis isimli otele yerleştik. Bu otelde kahvaltı dahil gecelik fiyat 45 euro idi.

Molivos'a yolunuz düşerse bu oteli tavsiye ederim. Temiz, sakin, kahvaltı ağaçlar altındaki bahçede servis ediliyor. Ayrıca otelin önünde araba park edecek müsait alan da var, yine de dar sokaklara araba sokmak istemem diyenler için kasabanın girişindeki büyük otoparka da yakın. Yeri de çok düzayak olduğundan akşamları otele dönmek de kolay oluyor, özellikle uzolardan sonra.

Seyyahlık bizi yordu, hem de acıktık. Hemen çantalarımızı odaya bırakıp aylardır hayalini kurduğumuz Ege'nin Yunan tarafında denize nazır, deniz ürünlü sofraya kurulmak üzere kendimizi dışarı attık.

Seyyahlık harbi yorucu, bak yazarken bile yoruldum. Arkası yarın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder