19 Şubat 2015 Perşembe

Yüzyıllık Yalnızlık

Kırmızı Pazartesi ve Kolera Günlerinde Aşk tan sonra Gabriel Garcia Marquez seferberliğimde sıra Yüzyıllık Yalnızlık'taydı.


Bir taraftan Buenida Ailesi'nin 7 nesillik lanetli hikayesi yer alırken; diğer yandan da Güney Amerika'nın tarihi, modernleşmesi, toplumsal ilişkileri, devlet ve kilise eleştirisi resmi geçit yapıyor.

Hikayede bol miktarda bulunan Aureliano (tam 22 tane) ve Arcadio (5 tane) karakterleri ve çifter çifter arz-ı endam eyleyen Ursula, Amaranta ve Remedios'lar sayesinde sıklıkla ilk sayfada yer alan soy ağacı şemasına başvurmak zorunda kaldım. Kaldım kalmasına da tüm karakterler o kadar kendilerine has yaratılmış ki, her seferinde hangisinin hangisi olduğunu tüm detaylarıyla gözümde canlandırabildim.

Bir taraftan baktığınızda ise, soy ağacına takılmaya gerek de olmayabilir çünkü kitapta da yer aldığı gibi "zaman geçip gitmiyor, bir çember içinde dönüp duruyor", ve aslında tüm Aureliano, Arcadio, Ursula ve Amaranta'ların kaderi tekerrür ediyor.

Huyum kurusun, her okuduğum kitapta en favori, kendimi en yakın bulduğum karakteri bulma takıntım vardır. Bu kitaptaki favorim Jose Arcadio Buenida'ydı kesinlikle. Hani şu soy ağacının en tepesindeki, Melquiades sayesinde gördüğü her şeyden büyülenip icat çıkarmaya çalışan baba. "...bakalım tutuşacak mı diyerek" Melquiades'ten aldığı büyüteçle kendi evini yakmaya kalktığı bölümde sesli güldüm.

Marquez yine her bir ayrıntıyı o kadar canlı kaleme almış ki, sanki kitap okumuyor da film izliyormuşuz gibi 100 yıl su gibi akıp geçiveriyor. Rahmetli, her biri nev-i şahsına münhasır karakterlerden oluşan hikayeyi değil de, benim bir günümü 461 sayfa boyunca anlatsaymış bile bayıla bayıla okurdunuz. Valla diyorum.

Aslında dümdüz anlatıyor her şeyi, ama bir bakıyorsunuz hop onlarca yıl öncesine atlamış hikaye. Tam onu okurken, bir bakmışsınız kendi zamanına gelmiş. Böyle büyük zaman sıçramaları bile su gibi okunuyor.

Kolera Günlerinde Aşk da çok güzeldi güzel olmasına ama Marquez'in hangi kitabı filme alınsın diye fikrimi soran olsaydı, şu ana kadar okuduklarım arasında oyum Yüzyıllık Yalnızlığa giderdi. Lakin, her zaman olduğu gibi kimse benim fikrimi sormadı. Gerçi karşılaştırmak zorunda da değilim aslında, ikisinin de tadı ayrı.

Neyse beni daha fazla yormayın, alın okuyun kitabı, ne demek istediğimi anlayaksınız. Pişman olmazsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder