9 Eylül 2015 Çarşamba

Sakız Restoranları

Bu yaz tatile çıkana kadar girdiğim rejim seferberliği ile güç bela 4,5 kilo verebildim. Hadi küsuratlarla uğraşmayalım, moral olsun yuvarlayayım 5 diyelim. Peki tatilde ne oldu? O 5 kilonun 4'ünü geri aldım da geldim.

Bir obez kolay yetişmiyor bayım!

Peki nasıl aldım bu 4 kiloyu? Çok kolay: gelsin kalamarlar, gitsin kızarmış peynirler; gelsin biralar gitsin şaraplar.

Özetle Sakız'da bol bol yedim.

Hemen ilk tavsiyemi vereyim: Sakız merkezde, liman boyunca sıralanmış restoranlara gece ambiyansını görmek ve saat 22:30 sularında gelen kocccca feribotun, o küçücük limana nasıl girip çıktığını izlemek için sadece bir gece ayırın, yeter. Hepsi de yemek kalitesi ve çeşidi açısından birbirinin benzeri bu restoranların başka bir numarası yok.

Ama o feribotun manevralarını görmelisiniz yav. Araba gibi freni de yok bu meretin basınca dursun, kaptana hayran kalmamak mümkün değil. Ben şoförlüğümden utandım resmen.


Bir de Emborios maceramız var. "Her zaman çok yiyip az ödeyecek diiliz ya bu sefer de az yiyip çok ödedik işte" diye beyimi sakinleştirmeye çalışıyorum ama feci kazıklandık. Restoranın adını vermeyeyim şimdi, adamlara b.k atıyor gibi olmasın, olay tamamen bizim kerizliğimizden kaynaklandı neticede ama beyim hala söyleniyor. Bir kaç ay etkisinden kurtulamayabilir.

İşte yeme içme kısmında aklımda yer eden ve önereceğim restoranlar:

Tria Adelfia: Lithi Plajı'nda yer alan bir restoran. Tria Adelfia tabelasını görmeseniz bile Üç Kardeşler tabelasını görmemeniz mümkün değil. Tüm menünün Türkçesi var. Gördüğüm kadarıyla Türk turistler tarafından da çok tercih edilen bir restoran. Yediğimiz her şeyden ziyadesiyle memnun kaldık. Fiyatlardan da.

Limanaki: Hani Limnia'da ağaçların altındaki plajı bulmak için sağa gidiyorduk ya hah işte tam o sağa döndüğünüzde göreceksiniz bu restoranı, bir aile işletiyor. Burada yediğimiz her şey bir yana imam bayıldının tadı hala damağımda.

Paşa Taverna: Langada'da deniz kenarındaki bu restoranda da Türkçe tabela, menü ve Türkçe konuşan garson mevcut, zaten Paşa'nın Yunanca adını bile hatırlayamadım. Burasının aklımda kalmasının sebebi ekmekleri. Yediğimiz diğer şeyler de lezzetliydi ama sanırım ekmekleri hayatımda yediğim en lezzetli ekmeklerdi. Şimdi olsa da yesem.

Stou Giorgou: Sakız merkezin tepelerinde konuşlanmış bu restorana akşam yemeği için teşrif ettik. Biz gitmeden önce rezervasyon yaptırdık, sizin de yaptırmanız şiddetle önerilir, zira restoran full. Stou Giorgio, modern bir restoran, öyle salaş tavernalardan değil. Değişik yemekler var. Menü İngilizce ve Yunanca; garson ise sadece Yunanca. Bir kaç İngilizce kelime biliyor ama ola ki bilmediği bir kelime denk gelirse cevap direkman "Yok". Nereden mi biliyorum? Karşımda dizilmiş sıra sıra şarap şişelerini umursamadan "No wine" dedi adam yahu! Hemmmen açtım online Yunanca sözlüğümü de şarabımı içebildim.

Hotzas: Sakız'a kadar gidip "Hoca" diye telaffuz edilen bu restorana gitmezseniz valla küserim, billa küserim. Gidip de beğenmezseniz siz bana küsün. Sahibesi Mrs. Olga'ya benden selam söyleyin, benim için tekrar tekrar teşekkür edin. O mandalinalı barbunyanın dibini sıyırmazsanız ne olayım. Salata olarak yeşil salatayı seçin. Biraz daha detay vermek gerekirse herkesin masasında gördüğünüz derin kaselerdekinden isteyin. Rezervasyonsuz kesinlikle gitmeyin, biz ilk denememizde yer yok diye geri çevrildik, ikinci akşam "yaaa iki kişiyiz sadece çok istiyoruz" şeklinde bağlama teknikleriyle iki masa arasına sıkıştırılmış bir masacık ayarlatabildik. Mandalinalı barbunyayı sakın unutmayın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder