13 Kasım 2015 Cuma

Amsterdam'da Yemeye Devam Ediyoruz

Başkaları gittiği yerler için "yediğim içtiğim benim olsun, gördüğümü anlatayım" der, bense önce yediğimi içtiğimi. Hayır efendim görgüsüzlük değil bu, yemeyi içmeyi seviyorum. Yemek için yaşıyorum.

Birinci bölümünü anlattığım Amsterdam yeme içme rehberinin ikinci bölümüyle karşınızdayım. Şimdiden afiyet olsun:

The Pantry: Sıcak bir atmosferde, şirin bir dekorasyonda, geleneksel Flaman yemekleri denemek isterseniz Leidsplein'e çok yakın olan The Pantry'e muhakkak gitmelisiniz. Flaman mutfağının benim damak tadıma pek uygun olmadığını keşfetsem de çalışanların çok sempatik olduğu bu şirin restorandan çok keyif aldım.


La Perla: Jordaan bölgesinde yer alan bu pizzacıda pizzaların tadından, kokusundan kendimi kaybedip bir tane bile foto çekememişim. Artık siz gittiğinizde çeker benimle de paylaşırsınız. Sokağın bir tarafında restoran, hemen karşısında da bildiğiniz odun fırını var. Pizzalar bunun içinde pişiyor, lezzetine doyulmuyor.

Rezervasyonsuz yer bulmanız çok zor, ama restoran kısmında yer bulamazsanız bir de şansınızı hemen yolun karşısında paket servislerinin yapıldığı, fırının da bulunduğu bölümde deneyin. İç kısmındaki büyük masada yer varsa o enfes pizzalardan yeme şansına ulaşırsınız. 

Winkel 43: Amsterdam'daki en iyi elmalı tart buradaymış. Ben internetin yalancısıyım diyeceğim lakin tadına baktım, çok beğendim. Eğer bana da inanmıyorsanız gidin bir de siz deneyin.

Çeşitli atıştırmalıkların da yer aldığı menüden başka şeyler de denemek istersiniz belki, lakin ben sadece elmalı tartı denediğim için diğerleri hakkında ahkam kesemeyeceğim.


Cafe de Jaren: Burada sadece kahve içtiğim için yemekleri hakkında atıp tutamayacağım ama zaten buranın olayı da yeri. Tam Amstel Irmağı'nın yanında. Hele benim gibi şanslıysanız ve hava güneşliyse üstelik de tam nehir kenarında bir masa bulursanız yaşadınız. Kitabınızı okuyup, gelip geçen tekneleri seyredip keyfinize bakınız.



Koekmakerij Van Stapele: Aslında burası ne restoran ne kafe, küçücük bir kurabiye dükkanı. Ama o kurabiyeleri yazmasam vicdanım sızım sızım sızlardı. O kurabiyeler o kadddddar güzeldi ki, iki kere gitmiş olmama rağmen fotoğraf çekmek lüplettikten sonra aklıma geldi. Çikolatalı kurabiyenin içinde erimiş beyaz çikolata diyerek lezzetini sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

Oturacak yer olmayan bu minicik dükkandan zarif paketi içinde kurabiyenizi ve kahvenizi aldıktan sonra Spui Meydanı'ndaki banklarda geleni geçeni izleyerek midenize bayram ettirirken bana dualarınızı iletebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder