11 Kasım 2015 Çarşamba

Amsterdam'da Nerede Ne Yenir

Amsterdam'da kalacak yer önerimi yaptım, 3 günlük program önerimi paylaştım şimdi sıra geldi yediğimi içtiğimi anlatmaya... İşte Amsterdam'da gittiğim restoranlar.

Kantjil & de Tijger: Dekoruyla menüsüyle çok güzel bir Endonezya restoranı. Özellikle akşam yemeği için tercih edeceksiniz rezervasyon yaptırmanız şart, aksi takdirde yer bulamazsınız. Gündüz saati gidecekseniz de cam kenarında masa isteyin, vermezlerse ısrar edin, cam kenarından masa alın. Pişman olmayacaksınız.

Fiyatlar çok ucuz değil ama size burada yemeği ucuza getirmenin yolunu anlatacağım. (Her şey sizin için, hizmette sınır yok.)

Kendinizi unutturun. Evet doğru okudunuz, artık siparişinizi verdikten sonra masanın altına mı saklanırsınız, başka masaya kaynak mı yaparsınız bilemiyorum ama garsonun sizi unutmasını sağlayın. Sonra nerede benim siparişim diye sorun. Garson da fark etsin ki sizin siparişi unutmuş. Sonra kendini affettirmek için o şirketten, bu şirketten diye hesabı kapasın. Nasıl taktik?

Valla benim başıma geldi. Tek fark şu ki, benim bir şey yapmama gerek kalmadan garson beni kendisi unuttu. Bu yaşımda bunu da tattım ya, daha ne diyeyim. Benim gibi kadını unutulur mu? Unuttu valla. İşte sonra kendini affettirmek için o ikram bu ikram oldu. Böyle olacağını bilseydim menüdeki en pahallı şarabı seçerdim. Ki bunu da kendisine söyledim.

Unutulmuş olmanın verdiği psikolojik yarayı bir yana koyarsak yemekler güzeldi. Tek eleştirim tek kişilik tadım menüsünün olmaması. Çok zengin görünen tadım menüsü minimum iki kişilik servis ediliyordu. Bilginiz olsun.



Momo: Musuemplein'e çok yakın olan Momo bar/lounge/restoran konseptine sahip uzakdoğu restoranı. Dj'in yaptığı müzikle yemek içmek daha da keyifli hale geliyor. Ben öğle yemeği servisinin bittiği bir saatte gittiğimde yer konusunda problem yaşamadım ancak öğle ve akşam yemeği saatlerinde rezervasyonsuz yer bulmak mümkün olmuyormuş. Ben söyleyenlerin yalancısıyım.

Barında oturduğum Momo'yu tek kelimeyle tarif etsem çok cool bir mekan derim. Dekorasyon cool, müzikler cool, barı cool. Hele barda bir Asyalı hanım vardı ki tam cool. Eğer barda oturmayacaksanız burada da cam kenarında bir masa için ısrar edin.


Bierfabriek: Kendi ürettikleri 3 çeşit bira, masalardaki yer fıstıkları ve tavuğuyla ünlü Bierfabriek'e de rezervasyonsuz gitmemenizi öneririm. Tavuk muhteşemdi, salatayı da es geçmeyin. Ben üç çeşit biradan Puur olanı içtim, çok beğendim. Kalabalık gruplar için bira musluklu masalar var.

Burada cam kenarında masa diye kafanızı şişirmeyeceğim, öyle bir cam olayı yok. Herhangi bir masayı alabilirsiniz.

Yalnız Bierfabriek'e gittiğinizde benim yaptığım gibi kapıları karıştırıp bitişikteki ofise girmeye çalışmayın. Hele kapı biraz zor açılıyor ve kapının diğer tarafında bir adam şaşkın gözlerle sizi izliyorsa biraz işkillenin. İyi ki çıkışta yapmadım bunu, kafayı bulmuş diye arkamdan konuşacaklardı.


Pasta e Basta: Piyano eşliğinde yemeğinizi yerken size servis yapan garsonun birden eline mikrofon alıp şarkı söylemeye başladığı bir İtalyan restoranı. Garsonlar konservatuar öğrencileriymiş ve tüm akşam boyunca sırayla, aryadan popa çeşit çeşit şarkı söylüyorlar. Hem de çok iyi söylüyorlar. Eğlencesinden bahsetmiyorum bile.

Yemeklerinse pek bir numarası yok, sadece makarna var. 4'lü ve 2'li olmak üzere iki menüden birini seçmeniz gerekiyor. Her ikisinde de başlangıç ve 3 çeşit makarna servis ediliyor. 4' lüde ek olarak tatlı ve limoncello var. Aradaki fiyat farkına değmez. 2'liyi seçin, tatlıya yer kalırsa da ekstradan alırsınız.


Arkası yarın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder